Kaygı Sorunu Yaşayan Çocuklarda Sosyal Beceri Eğitimi

Kaygı Sorunu Yaşayan Çocuklarda Sosyal Beceri Eğitimi

İnsanlar doğduğu günden itibaren diğerleri ile etkileşim içerisinde hayatına devam ederler. Sosyal bir canlı olarak varlığını sürdürebilmesi için toplum ile uyum içerisinde yaşayabilmesi gerekir. Sosyal beceriler, kişinin çevresi ile sağlıklı ilişkiler kurabilmesi, kişinin duygularını fark edebilmesi ve ifade edebilmesi, diğerlerini anladığını uygun şekilde gösterebilmesi, kendini savunabilmesi gibi pek çok beceriyi içerir. Çocukluk çağından itibaren sağlıklı ilişkiler kuramayan ya da olumsuz yaşamsal olaylara maruz kalan bireyler, zamanla içlerine kapanır, ihtiyaçlarının karşılanmadığını, anlaşılmadığını düşünerek kaygılanmaya başlar.

Kaygı, çocuğun yaşamının belirli dönemlerinde yaşadığı evrensel bir duygu ve deneyim olarak tanımlanabilir. Gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi algılanan ve çocuğun kendini güvensiz hissettiği durumlar karşısında gösterdiği bu tepki, geleceğe yönelik endişe, kararsızlık, karmaşa, korku, kötümserlik ve umutsuzluk duygularını ifade etmekte, dolayısıyla da çocuğun güvensiz, başkalarına bağımlı bir kişiliğe sahip olmasına yol açabilmektedir (Hill ve Sarason, 1966; Öner, 1972; Güneysu, 1982; Kozacıoğlu, 1986).

Kaygı bozukluğu yaşayan çocukların zihinleri tehdit edici bir duruma odaklanmıştır. Baş etmekte zorlandıkları durumlarda sıklıkla en kötüsünün olacağını ve bununla baş edemeyeceklerini düşünerek kaçınma davranışı sergilerler. Tırnak yeme, uykusuzluk, dudak ısırma, diş sıkma gibi davranışsal belirtiler gösterebilirler. Bunun yanı sıra, karın ağrısı, çarpıntı, kabızlık, terleme, baş ağrısı vb. gibi somatik yakınmalar da gözlenebilir. Çocuklarda kaygı yaratan bu düşünceler, okula gitmek istememe, dışlanma korkusu, sosyal ortamlardan kaçınma gibi davranışsal tepkilere neden olurken, aynı zamanda üzüntü, öfke, suçluluk, yetersizlik gibi duyguların da ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Pek çok araştırma, kaygı sorunu yaşayan çocukların sosyal becerilerde zorlandığını ortaya koymaktadır. Sullivan (1968) kuramında, kaygının sosyal ilişkilerle şekillendiğini belirtmiştir. Kurulan sosyal ilişkiler, çocukta olumsuz bir etki yarattığında bu durum onun kaygı düzeyinin de artmasına sebep olabilmektedir. Örneğin, sık sık diğerleri tarafından eleştirilen, dışlanan bir çocuk bir gruba dahil olurken kaygılanabilir, “Beni istemezlerse” diye düşünerek, ilişki başlatmakta zorlanabilir. Kaygı sorunu yaşayan pek çok çocuk, bildiği konularda dahi yanlış cevap vermekten çekinip, geri adım atabilir.  Arkadaş ilişkilerinde dalga geçilmesinden korkabilir. Bu yapıdaki çocuklar, atılgan davranışlar sergilemekte, kendisini ve duygusunu ifade etmekte güçlük çekebilir. Bu durum, çocuğun git gide benlik saygısının zayıflamasına, özgüveninin azalmasına sebep olurken, kendi ile ilgili inançlarının da “Yetersizim”, “Beğenilmiyorum”, “Kendimi ifade edemem” vb. gibi olumsuz düşüncelere dönüşmesine sebep olabilir. Öğrenilmiş çaresizlikle birlikte, yeni durumlardan kaçınabilir. Yüksek kaygı düzeyi, çocuğun sosyal ilişkilerini etkileyebildiği gibi, günlük hayattaki işleyişini de bozarak kendini geri çekmesine sebep olabilmektedir. Bu durum, ergenlik ve yetişkinlik döneminde devam ettiğinde ise; uyum problemlerine yol açabilir.

Alan yazındaki çalışmalar, sağlıklı akran ilişkileri kuran çocukların kaygı düzeylerinin daha düşük olduğunu göstermektedir. Sosyal bir varlık olan insan, yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak yaşamını sürdüremez. Birey için sevgi, saygı ve güven gibi önemli görülen ihtiyaçlarda yer almaktadır. Kişiler sahip oldukları duygu ve düşünceleri paylaşma ihtiyacı içerisindedirler. Bu paylaşımın etkili olabilmesi, sosyal becerilerin güçlü olmasıyla sağlanabilmektedir. Çocuklar için ailede başlayan, okul ve çevrenin etkileşimiyle devam eden ve yaşam boyu süren eğitim, birçok alanda olduğu gibi sosyal becerilerin oluşmasında da temel faktör konumundadır (Samancı ve Diş, 2014).
Çocuğun becerilerine ve ihtiyaçlarına uygun düzenlenmiş bir sosyal beceri eğitimi, onların toplumda kendilerine uygun bir yer edinmelerinde, kendini ve diğerlerini anlamlandırmasında yardımcı olur. SOBECE programında kaygı yaşayan çocukların duygularını tanıması, ifade etmesi, atılgan girişken davranışlar sergilemesi, akran gruplarında yer almasını içeren pek çok egzersiz ve oyun yapılandırılmıştır. Çocukluk döneminde sosyal becerilerin kazanılması, çocuğun ileriki yaşantısını da olumlu yönde etkileyeceği unutulmamalıdır.
Sosyal beceri eğitimlerinde, aile, okul ve yaşadığı çevrenin iş birliği çok önemlidir. SOBECE; çocukları bireysel ve grup çalışmaları ile desteklerken aile ve öğretmenleri de bu konuda bilgilendirir. Çocukların günlük yaşam becerilerinde onları kaygılandıran durumlarla uygun şekilde baş etmelerine, aynı zamanda kaygısını düzenleyerek yeni ve güvenli deneyimler edinmesine yardımcı olur. SOBECE çocukların karşılaştığı zorluklarda problem çözme becerisinin gelişmesine katkı sağlayarak baş etme mekanizmalarını güçlendirir. Yeni durumlara uyum sağlayarak zorlandığı durumlarla mücadele edebilmesini pek çok farklı terapi ekolünü de kullanarak desteklemektedir. SOBECE’de çocukların kaygı ile baş etmesini sağlayan egzersizler ve oyunlar, çocuk için eğlenceli, deneyimsel ve kolay uygulanabilir şekilde yapılandırılmıştır.

Ceren Tan Nayır
Uzman Klinik Psikolog

KAYNAKÇA

Aral, N., Durualp, E. (2010). Altı yaşındaki çocukların sosyal becerilerine oyun temelli sosyal beceri eğitiminin etkisinin incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 39 (39), 160-172.

Genç, S. (2005). İlköğretimde sosyal becerilerin gerçekleşme düzeyinin belirlenmesi üzerine bir araştırma. Kastamonu Eğitim Dergisi, 22(2), 573-590.

Karakaya, E. ve Öztop, D.B. (2013). Kaygı Bozukluğu Olan Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 2, 10-24.

Libet, J. M., & Lewinsohn, P. M. (1973). Concept of social skill with special reference to the behavior of depressed persons. Journal of Consulting and Clinical Psychology.

Mauricio Cortina (2001). Sullivan’s Contributions to Understanding Personality Development in Light of Attachment Theory and Contemporary Models of the Mind, Contemporary Psychoanalysis, 37:2, 193-238
Samancı, O. ve Diş, O. (2014). Sosyal becerileri zayıf olan ilkokul öğrencilerinin tutum ve davranışlarının öğretmen görüşlerine göre değerlendirilmesi. Kastamonu eğitim dergisi 22(2), 573-590.

Yalçın, H. (2012). Sosyal beceri seviyesinin okulöncesi öğretmenlerinde incelenmesi, Akademik Bakış Dergisi, 29, 1-11.

Son Yazılar